Lüle Zamanda Süzülüyor
- Miray Gülsoy
- 1 Oca 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Oca 2024
Ev soğuk, ortaokul yatağımda yatıyorum. Ve lise ve üniversite yatağım da. Gergin, üzgün, çaresiz - ismen bildiğim tüm olumsuz duygular bedenimde. Düşünceler zihnimde zik zak çiziyor ve Pollock’un herhangi bir resmi kadar anlamsız. Düşünmekten düşünemez hale geliyorum. Duruyorum. Ev soğuk, kafam o zamanlar yeni yeni üşüyor. Bereyi henüz keşfetmemişim. Karşımda olağan tüm şefkatiyle bana acıyan iki göz:

+Korkma, geçmeyecek ama biçim değiştirecek. Ve her yeni biçiminin içinde daha rahat edeceksin.
-Hassiktir, ne?
+(Gülümseyerek) Selam Lüle.
-(Aklını artık tamamıyla yitirdiğini düşünerek) Selam Lüle.
Ev sıcak, salonda oturuyorum. İçeride sevgilimin iki kişilik ve dört kişiyi sığdırabileceğinden emin olduğum (ama emin de olmadığım) yatağı var. Yatağı mı? Tamam tamam yatağımız. Bir takım duygular volta atıyor oramda buramda. Artık kötü ya da iyi gibi bir ayrımı pek yapamaz oldum. Aşkı, huzuru, keyfi, neşeyi buldukça, misafirliğe gittiğim evin masasında duran patatesli börek dolu tabağı yağmaladığım gibi yağmalıyorum. Üzüldüğümde de 10 yaşımda annemlerle meyhaneye sürüklendiğim herhangi bir akşam uyumam için birleştirilen sandalyelerde kıvrıldığım gibi kıvrılıp, o gecenin bitmesini ve o dönemler sıcak olan evime ve o dönemler oldukça nötr olduğum ilkokul yatağıma kavuşmanın hayalini kurduğum gibi - geçmesini bekliyorum. O meyhane sandalyelerinde, sigara dumanı ve korkunç gürültü içinde rakısız 10 yaşında bir çocuk olmak nasıl hissettiriyorsa öyle hissediyorum. Fakat o meyhanede, meyhane sandalyelerinde iki büklüm zamanın geçmesini beklerken, zamanın geçip de beni yatağıma kavuşturacağından ne kadar eminsem - bu duyguların da geçtiğini ve geçeceğini biliyorum.
-Ben aklımı mı yitiriyorum ya?
+Aklın başına geliyor Lüle. Aklın başına geliyor ama yine de yerinde olmak istemezdim. Ama tahmin edebileceğin gibi oldum da. İçini rahatlatır mı emin değilim - yok eminim aslında, rahatlatır. Aklını yitirmiyorsun, aklın başına geliyor. Bak bunu sana herhangi biri söylemiyor, ben söylüyorum. Hiç bir şeye değilse de buna güvenirsin sen.
-Salı gecesi yatağımda iki büklüm yatarken, kendimi karşımda bir garip huşuyla kendime bakarken görmek pek de aklım başıma geliyormuş gibi hissettirmiyor Lüle. Öldüm ve kendi kendimin meleği ya da azraili artık ne sikimsesi mi oldum?
Bazı günler yaşadığım duyguların yeri yurdu oluyor. Lezzet standartlarıma yaraşır bir yemek yediğimde, sevgilimin sağ yanağındaki gamzesini gördüğümde, sabah kalkar kalkmaz tüm bağırsaklarımı yeni açılmış bir diş macunu tüpünden kendiliğinden çıkan diş macunu gibi boşalttığımda, göğsümü gere gere “Bugün harika bir gün.” diyorum. Ve sebebi de belli. Veya İstanbul’da saat 18.00’da otobüsün içinde, İstanbul’da saat 19.00’da metro merdivenlerinde veya gecesinde mantı yediğim günün sabahında tuvalette göt deliğimde tıpaç varmışçasına 30 dk. boyunca oturduğumda, başım dik, suratım asık “Bugün bok gibi bir gün.” diyorum. Ve sebebi de belli.
Fakat bazı günler yaşadığım duyguların yeri yurdu olmuyor. Boş boş duvara bakarken, içimi korkunç bir sıkıntı kaplıyor. Ya da işlerin korkunç ilerlediği bir günde kendimi harika hissettiğim filan oluveriyor. Diyorum ki “Ne oluyor amına koyayım?”
Sanıyorum ne olduğunu buldum. Bir yerlerde Lüle, benim yaşadığım günden - iyi ya da kötü - çok daha yoğun bir gün yaşıyor.